[1]Tartuffe, Molière’in en çok okunan ve oynanan oyunlarından biri olarak Türkiye’de de büyük ilgi görmüş ve dolayısıyla 19. yüzyılın ikinci yarısından bu yana farklı dönemlerde birçok kez oynanmış. Buna bağlı olarak, oyunun günümüze dek çeşitli çevirileri yapılmış. Biz de bu çeviriyi tiyatrotem tarafından oynanmak üzere yaptık. Oyunun daha önceki çevirilerine yazılmış olan önsözlerde Molière’in üretimi içinde bu oyunun yeri ve de oyunun Türkiye’deki tarihi üzerine ayrıntılı bilgi sunulmuş. Özellikle Orhan Veli Kanık’ın 1944 yılında Maarif Vekaleti için yaptığı çeviriye yazdığı kapsamlı önsözde, oyunun edebi çözümlemesini de içeren değerli bilgiler mevcut. Tartüffe’ün Türkiye’de tiyatro çevresi tarafından gayet iyi bilinen ve çalışılan bir oyun olması da göz önünde tutulursa, doğrusu tekrara düşmeksizin oyun hakkında söylenebilecek fazla yeni birşey yok. Belki tek bir noktaya değinmek yerinde olur: Molière, oyunda 17. yüzyılın ikinci yarısında Fransız orta sınıfının yobazlığa prim veren bir tutuculukla soylu özentiliği arasında savruluşunu eleştirirken, şehvet kavramından bir araç olarak yararlanıyordu. Özellikle Orgon ve Tartuffe karakterlerinin ilişkisinde, söz konusu şehvet olgusunun erkek egemenliğiyle ilişkili bir boyutu olduğuna ve bunun politik içermeleri de bulunduğuna dikkat etmek gerek. Bu nokta, oyunu ilerde sahnelemek isteyenlere yeni bir kapı açabilir.
Durum böyleyken, yani şimdiye dek gelmiş çeşitli Tartuffe çevirileri varken, oyunu neden yeniden çevirdiğimizi açıklamak ve nasıl çevirdiğimizi betimlemek daha önemli görünüyor. Kanımızca, Türkiye’de şimdiye dek yapılmış olan Tartuffe çevirileri iki grupta değerlendirilebilir. Birinci grubu “oyun metni” özelliğini daha fazla taşıyan çeviriler, ikinci grubu ise daha “edebi” çeviriler olarak adlandırmak mümkün. Erken döneme ait çevirilerin, yani Ahmet Vefik Paşa ve Ziya Paşa çevirilerinin, oyun özelliği ağır basar. Aynı zamanda bu çeviriler, Moliere’in özgün metnine yaklaşan biçimde, kısmen manzumdur. Daha sonraki “edebi” çeviriler ise – Orhan Veli ve Cevdet Perin çevirileri ile yakın tarihte çıkan Mustafa Durak çevirisi – metnin içerdiği anlamı eksiksiz olarak aktarmaya odaklanmış görünmektedir. Ancak bu çeviriler düzyazı biçimindedir. Bizim burada yapmaya çalıştığımız şey, bu iki özelliği kaynaştırarak çevirmek olarak görülebilir. Yani, oynamak üzere çevirdiğimiz için, öncelikle sözlerin oyunda söylendiğinde nasıl duyulacağına ve oyuna nasıl kapı açacağına odaklandık. Ancak, herhangi bir dizenin anlamını yanlış ya da eksik çevirmeme konusunda da titizlik gösterdik. Bu çevirinin özgünlüğü, Molière’in Fransızcasında varolan vezin ve kafiye düzeninin Türkçe’deki karşılığını sunmayı hedefleyen, tümüyle manzum ilk çeviri olmasıdır. Aslında, “özgün şiiri Türkçe söyleme” olarak adlandırabileceğimiz bu çevirinin, oyunsuluk ile edebilik özelliklerini birleştirmede de büyük olanak sağladığını gözlemledik. Oyunu sahneleyecek olan sanatçıların uygulamada bunu daha da iyi farkedeceklerini sanıyoruz. Son olarak, çeviri yöntemimizi betimlemek isteriz. Fransızca özgün metindeki beyit yapısını izleyerek, öncelikle herbir beyitin anlamını açımladık, sonra da bunu uygun vezin ve kafiye düzeniyle Türkçe söyledik. Öte yandan, şiirin değişik bölümlerinde söylemin – Aristoteles’in terimleriyle ifade etmek gerekirse – “diyalektik” ya da “retorik” özelliklerinden hangisini izlediğine de dikkat ettik. Zaten Fransızca özgün metni oyunsu kılan unsurun, kimi yerlerde atışma, kimi yerlerde de söz yarıştırma biçiminde ilerleyişi olduğu açıkça görülüyor. Biz bu özellikleri Türkçe’de yaşatmak için uğraştık. Umarız okurları ve tiyatrocuları memnun eden bir çeviriye erişmişizdir.
Şehsuvar Aktaş, Ayşe Selen, Çetin Sarıkartal, 2007
[1] Bu yazının tamamı ve oyun metni Tartüf başlıkla kitapta yer almaktadır. Mitos Boyut Yayınları, Tiyatro / Oyun Dizisi 267, 2008.